Thursday, January 26, 2012

Dubai'de görülmesi gereken yerler

Dubai'nin dünyanın en ekileyici şehirlerinden biri olduğuna şüphe yok. Gerek dünyanın en büyük binası Burj Halife'si ile, gerek çöl kenarında bir vahaya benzetilen şehir yapısı ile, gerekse süper lüks alışveriş merkezleri ve lokantaları ile eşi benzeri bulunmaz şehirlerden biri. Bu şehrin çok enteresan bir efsunu olsa gerek ki, şehri ziyaret edenler ya çok beğeniyor, ya da hiç sevmiyor. En sevdiğim ilk 5 şehir listesine giremese de, benim beğendiğim şehirlerden biri. Toplam 3 kere gittim. İkisi Burj Khalife büyüsüne, diğeri çöl ve deniz tatili niyetine.      

Dubai'yi beğenmeme katkıda bulunan turistik mekanları sırasıyla şunlardı. Bakalım siz bu şehri benim kadar beğenecek misiniz?  
 
1) Burj Khalifa: Dubai şehir silüeti gökdelenlerden oluşuyor. Burj Khalifa da bunlardan en yükseği; tam 830metre. Fakat şehirde o kadar çok gökdelen var ki, Paris'te Eyfel kulesinin zırt pırt önünüze çıkması gibi Burj Khalifayı her daim göremiyorsunuz. Ancak dibine gitmeniz gerekiyor ki, kafanızı tepeye kaldırıp binanın tepesine bakasınız ve saniyesinde kendinizi birkarınca gibi hissedesiniz. 
Burj Khalifa'nın ortalarında bir gözlem katı bulunuyor ve buraya bilet alıp çıkmak mümkün. En az 2 haftalık sıra oluyor. Bu sebeple Dubai gezinizi organize etmeye başlarken, en başta Burj Khalifa çıkış biletlerini internetten almalısınız. En iyisi tam güneşin batma saatlerinde yer ayırtın, bu şekilde yılın belli zamanlarında hem güneşin batışını, hem de Dubai Mall'daki ışık gösterisini tepeden izleyebilirsiniz.
Dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa hakkında daha önce detaylı bir yazı yazmıştım, buradan ulaşabilirsiniz.
 






2) Dubai Mall ışık gösterisi: Akşam 19:00'dan itibaren her yarım saatte bir 5 dakikalık muhteşem bir ışık gösterisi yapılıyor.  Gösterinin yapıldığı havuzun çevresi restaurant dolu ama burada da gündüzden rezervasyon yaptırmazsanız yer bulmanız neredeyse imkansız. Havuzun etrafındaki restaurantların yanında aynı zamanda Dubai Mall içinde bazı restaurantların da balkonlarından izleyebilirsiniz. Mesela biz TGI Friday's'in balkonundan izledik, yemekleri harika değildi ama gösteriyi tepeden izlemek güzeldi. Bu arada Dubai Mall da devasa bir alışveriş merkezi. Ülkemizdeki dev alışveriş merkezlerinden pek farkı yok kanımca. Fakat hem çok büyük, hem her tarafı mermer olması nedeniyle en azından kapıdan kafanızı uzatmanıza değecektir. 
Dubai Mall


3)   Emirates Mall kayak merkezi : Eğer yazın ortasında Dubai sıcağından bunalırsanız veya canınız kayak yapmak isterse, başlangıç seviyesinde bir pist olarak gayet başarılı. Hem kızak, hem snowboard, hem de kayak yapmak mümkün. Kıyafet ve kayak malzemelerini oradan kiralayabilirsiniz, yanınızda kendiniz veya çocuğunuz için kıyafet taşımanıza gerek yok.


Gold Souk
4) Old city - eski şehir: Dubai, modern ve eski Dubai olarak ikiye ayrılıyor. Modern Dubai'de hep gökdelen ve modern binalar var ve sokakta yürüyen insan görmek neredeyse imkansız. Metroya bile taksi ile gidiliyor. Eski Dubai'ye indiğinizde ise gerçek şehre inmiş oluyorsunuz. Burada Gold Souk ve Spice Souk dedikleri bizdeki Kapalı ve Mısır çarşılarının birer benzeri var ama eğer kapalı çarşıyı gördüyseniz burası size çok sıradan ve sönük gelecektir.  Altın çarşısının karşısında kanalda bir sürü denizci teknesi var. Eskiden bir balıkçı köyü olmasından dolayı sanırım bu tekneler çok daha otantik görünüyor. 
Balıkçı teknesi

Atlantis
5) Akvaryum: Tabi ki Dubai'de de akvaryum var, hem de iki tane. Bir tanesi Atlantis isimli bir yerde, diğeri ise yine Dubai Mall içinde. Dubai Mall içinde akvaryum ve deniz hayvanat bahçesi var. Alt kattaki bölümde dev bir akvaryum var ki bunu alışveriş merkezinin içinde gezerken de görebiliyorsunuz. Alacağınız bir bilet ile hem akvaryumun tünelinden geçebiliyorsunuz ki (daha önce akvaryuma gittiyseniz), hem de 2 kat yukarıdaki farklı balıkların ve deniz yaratıklarının bulunduğu hayvanat bahçesine girebiliyorsunuz. Ama bir seyahatte sadece tek bir akvaryuma gideyim diyorsanız benim önerim Atlantis'teki akvaryum olacaktır. Hem tankların içi çok güzel dekore edilmiş, hem de akvaryumları izlemek için etrafta çok güzel divanlar ve minderler var. Ayrıca Dubai'ye sıcak bir havada gitti iseniz Atlantis'teki su parkında da bir gününüzü rahatça geçirebilirsiniz. Kilometrelerce kaydırakları varmış, biz hava sebebi ile gidemedik. Ama reklamlarından gördüğümüz kadarı ile etrafında köpek balıklarının yüzdüğü kaydırak tüneller içinden kayıyor olmak, hem heyecanlı, hem keyifli olsa gerek. 


6) Creek park: Dubai gibi çölün ortasında yemyeşil bir park, içi de çocuklar için dev trambolinler, oyun merkezleri, çocuk parkları dolu. Ayrıca gerek çocuklar, gerek büyükler için bisiklet ve akülü arabalar kiralamak mümkün. Ağaçlarla dolu bu park yazın ortasında da bu kadar yeşil ve ferahlatıcı oluyor mu bilemem ama en güzel vakit geçirdiğimiz yerlerden biri oldu. Hele çocuklu gidiyorsanız kesin tavsiye ederim. Yalnız parkın herhangi bir yerinde yemek yiyecek bir yer bulamadık. Ancak büfeler vardı, yanınızda sandviç götürmenin faydası olabilir.
Creek park
7) Burj El Arab: Tabi ki son olarak Burj El Arab'dan söz etmeden olmaz. Dünyanın tek 7 yıldızlı oteli. Bu oteli gezmek isterseniz tur ile gezebiliyorsunuz ama tur dahi kişi başı 100dolarmış diye duyup biz vazgeçtik. Discovery'de belgeselini izlemiştik bununla yetindik. Binanın tepesinde uzaktan da görülebilen yuvarlak bir pist var, meğer tenis kortu imiş. Yani Burj El Arab çevresinde dolaşırsanız  dikkatli olun kafanıza bir teniz topu düşebilir. :) Burj El Arab'a gitmedik ama yakınında yine bir alışveriş merkezi vardı, little Venice. Venedik'e benzettikleri, gondollarla gezi yapılan ve çevresi restaurantlarla dolu bir alışveriş merkezi. Hoş otantik bir yerdi. Bir akşam yemek yemeğe gidilebilir. 

8) Otel seçimi: Beach oteller genelde mina seyahi diye bir bölgede. Asla ve asla Le Meridyen otelini tavsiye etmiyorum, (yanındaki Westin ve One&Only de aynı müesseseninmiş) . Yorumlarımı trip advisor ve booking.com'a yazdım, burada uzun uzun bıkbıklamayacağım. Uyarmış olayım da. 

Keyifli geziler

Saturday, January 21, 2012

1 metre ne kadardır?

1 metre = 0.000621371192 mil
1 mil = 1609.344 metre

Bir metrenin ne kadar olduğunu aşağı yukarı biliriz. En azından kendi boyumuzdan, yaklaşık uzunluğu konusunda bir fikrimiz vardır. Fakat neden 1 metre gözünüzde canlanan o uzunluk kadar hiç düşündünüz mü? 

Sebebi Fransız Bilim Akademisinin standart bir birim yaratabilmek için kararlı davranmış olması. 1792 yılında  astronom Jean Baptiste Joseph Delambre ve meslektaşı Pierre Mechain, Kuzey kutbundan, ekvatora kadar olan uzaklığı ölçmek üzere Fransız Bilim Akademisi tarafından görevlendirildi. Delambre Fransanın kuzeyindeki Dunkirk'ten güneydeki Rodez'e kadar, Mechain ise Barcelona'dan Rodez'e kadar ölçüm yapacaktı. Sadece bu kadar bir ölçüm ile meridyenin açısı bulunabilecek ve gerisini kağıt üzerinde hesaplayabileceklerdi.  Ölçüm ancak 7 yılda  sonuçlandırılabildi. 

1 metrenin ne kadar olduğunu göstermesi için platinium ve iridyumdan bir (resimdeki) prototip yapıldı. Bu ilk prototip hesaplamadaki hatadan dolayı 0.2mm daha kısa idi. Yine de uzun bir süre standart olarak kabul edildi. Halen Fransa'da BIPM binasında saklanıyor. 

1960 yılında daha pratik bir hesap olabilmesi amacı ile krypton'un yaydığı dalgaboyuna göre hesaplanmasına karar verildi. Bunun sebebi ise metrenin kolaylıkla hesaplanabilmesiydi. (o zamanlar bakkallar krypton satıyordu sanırım :)

Einstein'in ışık hızının sabit olması fenomeni üzerine yaygınlaşan teoremleri sonrası ise 1983 yılında metrenin bugünkü tanımı sabitlendi;

Metre, ışığın sürtünmesiz ortamda 1/299 792 458 saniye içinde kat ettiği yolun uzunluğu kadardır. 
Malum ışığın hızı saniyede 299 792 458metredir.

Pierre Mechain
Jean Baptiste Joseph Delambre

Sunday, January 8, 2012

Elsa Einstein

 
Albert Einstein'ın ikinci karısı Elsa Einstein, hem anne tarafından, hem baba tarafından kuzeni imiş. (Fotoğraflarına bakın gerçekten birbirlerine ne kadar çok benziyorlar. Ama merak etmeyin Einstein'ın tüm çocukları ilk karısından.)

Albert de, Elsa'nın ikinci kocası. İlk kocasından iki kız, bir oğlan çocuğu olmuş. Ne yazık ki oğlu doğumundan kısa bir süre vefat etmiş. Elsa ve Albert'in ilişkileri Albert halen ilk karısı ile evli iken başlamış ve iki yıl boyunca Albert karısını terk edene dek devam etmiş. 






Thursday, January 5, 2012

Steve Jobs sayesinde görecelik kuramı ile tanıştım

Steve Jobs, kanser olduğunu öğrenince biyografisini yazmak üzere Walter Isaacson'ı aramış.  Walter Isaacson daha önce Einstein ve Benjamin Franklin'in biyografilerini yazmış olan, Time ve CNN gibi medya kuruluşlarının üst düzey yöneticiliği ve editörlüğünü yapmış olan ünlü bir gazeteci, yazar. Isaacson ilk olarak Steve Jobs'ı daha yapacak çok şeyin var diyerek red etmiş. Aradan 10 yıl kadar geçip artık günümüze geldiğimizde ise Steve Jobs'ın durumu kötüleşince isteğini kabul etmiş ve bir dizi röportaj sonucu süper bir kitap yazmış. Kitap gerçekten çok objektif, anlatımı çok akıcı (en azından ingilizcesi öyle, türkçesini bilmiyorum). Okudukça Steve Jobs yerine Walter Isaacson'a hayran oldum. Tabi ki hemen diğer iki biyografisini de sesli kitap olarak download ettim.

İşte böylece gecelik fizik derslerim başladı. Lise zamanında ne fizik, ne matematik en sevdiğim konular değildi. Bu yaşta bir kitap vasıtası ile fiziğe ve matematiğe sıfırdan giriş yaptım. Einstein hakkında hep ne kadar zeki, ne kadar yaratıcı ve kural yıkıcı biri olduğu söylenir. Teorilerini anlamayınca bu özelliklerden hiçbirini anlamıyorsun, adamı da taktir edemiyorsun.  Ama anlamaya kararlıyım.

Fizik derslerimi Yale Üniversitesi'nden Ramamurti isimli bir profesörün derslerini takip ederek öğreniyorum. Kendisi de süper bir öğretmen. Standart fizik dersleri haricinde halka açık verdiği "Herkese görecelik kanunu" isimli bir de dersini buldum. İngilizce biliyorsanız, hiç formülsüz, basit bir dille anlatılmış görecelik kanununu dinleyebilirsiniz. Ben ise konuyu tam olarak anlarsam kitabını yazacağım, bir tane de güzel kitap bulamadım. Öneriniz varsa lütfen yazın.



Wednesday, January 4, 2012

Havaray geliyor!

İstanbul trafiğine çözüm olması umudu ile Havaray sistemi yapılacakmış. Dünyada bu tip taşımacılığın birçok örneği var. Ama daha önce de yazdığım üzere bence en başarılısı Çinlilerin sistemi. Sistem henüz hayata geçmiş değil ama yapım aşamasında. Umarım planlama yaparken bu sistem de göz önünde bulundurulur. Gazetelerde örneği bulunan, direkler üzerinde giden sistemler hem daha maliyetli görünüyor, hem de baksanıza ne çirkinler...




Halbuki çinlilerin sistemi hem daha sağlam görünüyor, hem de alt tarafı yolun kenarına ray döşenerek yapılabiliyor. Ayrıca kısmen güneş enerjisi ile çalışıyormuş.