Miami'ye gittik, döndük ve tabi ki çok güzel vakit geçirdik. Miami tam filmlerdeki gibiydi. Sahilde yürüyen koşan insanlar, patenli kızlar, bisikletli turistler... Miami zırt pırt gidilen bir yer değildir herhalde ama benim 3 günlük boş zamanımda en keyif aldıklarım şunlar oldu;
1) Miami South Beach'de güneş okyanustan doğuyor. Bu sebeple bir fotoğraf makinası ile güneşin doğuşunu yakalamak çok keyifli.
2) News Cafe'ye gidin. Özellikle kahvaltıları bir harika. Menüye bakıp kararsızlıktan aç kalacaktım az daha. Hepsi çok lezzetli. Scrambled eggs, bacon ve cheese üçlemesi, Eggs Benedict ve Pan cake yedik. Hepsinin tadı halen damağımda.
News Cafe, South beach |
3) En çok hoşuma giden şeylerden biri de halkının son derece açık fikirli olması idi. Sokakta çıplak dolaşan insanlardan, çılgınca dans edenlere ve haykıranlara kadar herkes vardı ve kimse dönüp bir kez bile yan gözle bakmıyordu. Türkiye'den giden bana takdir edersiniz ki bir farklı ve hoş geldi. Bir hafta önce İngiltere'deydik, orada hiç böyle bir rahatlık hissetmemiştim.
4) Miami belediyesi gelirinin %3'ünü sanata yatırdığından dolayı, şehirde mimari ve sanat çok gelişmiş durumda. Filmlerden görmediğimiz şey değildi tabi ama yine de şehri daha keyifli gezmek için bisiklet kiralamanızı tavsiye ederim. Ben iki gün boyunca bisikletle dolaştım ve şehrin altını üstüne getirdim. Araba kiralamak ise bir dert. Park edecek yer bulmak zor, parkların birçoğu da 30dolardan başlıyor.
5) Türk bayanları olarak yurtdışına gidip alışveriş yapmama imkanımız da yok tabi ki. Sawgrass mill isimli bir alışveriş merkezine gittik. Yarım gün harcadık ve koşar adım dahi ancak yarısını görebildik. Siz hayal edin yani büyüklüğünü.
6) Evergreen national parkına gitmeye çalışıp, kiraladığımız araba ile yolda kaybolduk. Burasını da çok met ediyorlar ama biz yarım günü kaybedip, kendimizi haritanın tam öteki ucunda bulunca vaz geçtik. Halbuki yılanlar, aligatörler ve timsahlarla dolu çılgın bir mekanmış.
7) Evergreen'i bulamayınca Seaquarium diye bir yere gittik. Ağlamaklı bir şekilde kaçtık, nitekim hayvanat bahçesi çıktı.
8) Key Biscayne diye en en güneyde bir küçük ada var. Oranın da en ucunda bir deniz feneri vardı. Sabah onu görmeye gittik. Etrafında bir kafe olacağını hayal ediyorduk, en azından sabah açık olanını bulamadık. Ama okyanusun en uç köşesinden bakmak da güzeldi.
İşte böyleydi Miami.Dünyadan soyutlanmış bir tatil yöresi :)